– Canavar Çalışma
Canavar çalışma, 1939 yılında Dr. Wendell Johnson ve Dr. Mary Tudor tarafından yetimhaneden konuşma terapisi yapılacağı söylenerek alınan 5- 15 yaş arası 22 çocuk üzerinde yapılıyor. Amacı ise konuşma bozuklukları üzerine davranışçı bakış açısıyla bir deney uygulamak.
Çocuklar iki gruba ayırılıyor. İlk gruba konuşmalarının harika olduğu, ikinci gruba ise düzgün konuşamadığı sürece konuşmamaları gerektiği söyleniyor. İkinci gruptaki çocuklar bir süre sonra hiç konuşmamaya ya da zorla konuşmaya başlıyorlar. İlerleyen dönemlerde çocuklarda hayatlarını inanılmaz şekilde etkileyen psikolojik hasarlar meydana geliyor. Kaygı bozukları ve konuşma konusundaki oluşan psikolojik hasarlar çocuklarının tüm hayatlarını etkilediği için çalışma “Canavar Çalışma” olarak adlandırılıyor.
– Küçük Albert Deneyi
Küçük Albert deneyi, 20.yüzyılın ortalarında Watson ve asistanı Rosalie Rayner tarafından 8 aylık sağlıklı bir bebek olan Albert üzerinden korku hakkındaki soruların yanıtlanması için yapılan bir deneydir.
Albert birkaç farklı nesnenin yanı sıra bir beyaz fare ile aynı ortamda bulunduruluyor. Başlangıçta, Albert beyaz fareden korkmuyor. Ancak deneyin ilerleyen aşamalarında, beyaz farenin yanı sıra beyaz bir tavşan, maskeler ve diğer nesneler de kullanılarak Albert’a koşullu bir korku tepkisi kazandırılmaya çalışılıyor. Yine korku tepkisi göstermeyen Albert’i Dr .Watson boş bir odaya götürüyor. Daha sonra Watson ve asistanı Rayner odadan çıkıyor ve Albert’ın yanına beyaz laboratuvar faresi salıyorlar. Albert, beklenilenin aksine bir tepki göstererek fareyi çok seviyor, oynamaya çalışıp, gülmeye başlıyor.
Bir süre sonra Dr. Watson, Albert, fareye her dokunduğunda iki demir çubuğu birbirine vurarak rahatsız edici sesler çıkarmaya başlıyor. Sesleri duyan Albert ağlamaya başlıyor. Oda yeniden sessizleşince fareyle oynamaya devam eden Albert, yine fareye dokunduğu anda Dr. Watson’ın çıkardığı sese maruz kalıyor. Ağlaması geçince tekrar fareyle oynamaya başlayan Albert, dokunmaya çalıştığı an hep aynı sesi duyduğu için fareye dokunmaktan korkmaya başlıyor.
– Birim 731
Birim 731, II. Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluk Ordusu’nun Mançurya’da faaliyet gösteren insanlık dışı deneylerin merkeziydi. Esirler üzerinde yapılan biyolojik ve kimyasal deneylerle binlerce insan acı çekti. Savaş sonrasında Japonya’nın gizlilik politikası, adaletin sağlanmasını engelledi. Bu birim, savaş suçları ve insan hakları ihlalleri konusunda karanlık bir örnektir.
– 2. Frederick in Korkunç Deneyi
Alman İmparatoru 2. Federick insanların hayata geldiği andan itibaren kendi dillerini oluşturup oluşturamayacağını merak ediyor ve bir deney yapmaya karar veriyor.
50 bebek doğdukları anda alınıyorlar. Bakımlarından sorumlu olan insanlar sadece altlarını değiştirip mama veriyorlar. Asla iletişim hatta göz teması bile kurmuyorlar. Bir süre sonra bebekler hayatlarını kaybediyor. Bu deney çok acımasız olmasına rağmen çıkarılan sonuçlar ilginç.
Ölümlerinin nedeni bebeklerle hiç kurulmayan iletişim. Şöyle ki bebeklerle iletişim kurulmadığı için, bebeklerin beynindeki Hipokampus bölümü istenmediğini düşünüyor. Ve bunu tüm beyne yayıp ihtiyaç duyulan salınımları gerçekleştirmiyor. Anladığımız o ki bebeklerin ilgi, iletişim, temas ve şefkate ihtiyacı vardır.
– İTAATSİZLİK DENEYİ
İtaatsizlik deneyi, 1961 yılında Stanley Milgram tarafından insanların otorite figürlerinin talimatlarına ne kadar uymaya istekli olduklarını ölçmek için yapılmış bir deneydir.
Deneyde, katılımcılara sahte bir görev veriliyor ve bir “öğretmen” rolünde olan katılımcıya, bir başka kişiyi, yani “öğrenci”yi hafızayı geliştirmek amacıyla yanlış cevaplar verdiğinde elektrik şoku vermesi isteniyor. Gerçekte öğrenci rolünü üstlenen kişi, deneyin bir parçası olduğu için gerçek bir elektrik şoku almaz; ancak öğretmen rolündeki katılımcı bu bilgiye sahip olmuyor.
Deney, katılımcıların otorite figürlerine ne kadar itaat edebilecekleri konusunda şaşırtıcı sonuçlar veriyor. Çoğu katılımcı, sahte elektrik şoklarını vermeye devam ediyor ve deneyin etik açıdan tartışmalı olduğu ortaya çıkıyor.